-
1 aussi
I1 comparaison kadar [ka'daɾ]◊Tu le sais aussi bien que moi. — Bunu benim kadar biliyorsun.
2 tellement bu kadar ['bu kadaɾ]◊Je n'ai jamais rien vu d'aussi beau. — Bu kadar güzel bir şeyi hiç görmedim.
3 de, da [da]◊Elle aussi sera là. — O bayan da orada olacak.
◊Il parle aussi anglais. — İngilizce de konuşur.
IIdonc bu yüzden, böylece◊Aussi ai-je accepté sa proposition. — Böylece teklifini kabul ettim.
-
2 tellement
-
3 que
Ipron ("que" devient "qu'" devant une voyelle ou un "h" muet)1 complément -diği, -(y)eceği2 question ne [ne]IIconj ("que" devient "qu'" devant une voyelle ou un "h" muet)1 introduit -diği, -(y)eceği◊Je pense qu'il a raison. — Haklı olduğunu sanıyorum
2 comparaison -den, kadar [ka'daɾ]◊Il est plus grand que son frère. — Kardeşinden daha büyük.
◊Je suis aussi déçu que toi. — Senin kadar hayal kırıklığına uğradım.
3 question acaba ['aʤaba]◊Est-ce que je peux venir ? — Gelebilir miyim, acaba ?
4 ordre emir, istek [is'tec]5 seulement (avec "ne") ancak◊Il ne viendra que ce soir. — Ancak bu akşam gelecek.
kadar [ka'daɾ] -
4 comme
I1 comparaison gibi◊Il fait comme toi. — Senin gibi yapıyor.
◊Il a fait comme s'il n'avait rien vu. — Hiçbir şey görmemiş gibi yapıyor.
2 gibi3 intensité ne kadar ['ne kadaɾ]II1 parce que için [i'ʧin]◊Comme il pleuvait, je suis rentré. — Yağmur yağdiği için, eve döndüm.
2 manière gibi◊Faites comme vous voulez. — İstediğiniz gibi yapınız.
3 en même temps que -erken◊Il arriva comme elle sortait. — Bayan çıkarken bay geldi.
-
5 de
Iprép ("de" devient "d'" devant une voyelle ou un "h" muet ; de + le devient "du" et de + les devient "des")1 lieu -den2 lien -(n)in3 but -(y)iş4 matière -den5 mesure -lik6 moyen -(y)le7 cause -den8 -leyin◊partir de nuit / de bonne heure — geceleyin yola çıkmak
9 du... au... -den... -(y)e...10 par -(n)in11 -den12 -(n)in13 sıfattan sonra14 zarftan sonra◊Il y a trop de bruit. — Çok gürültü var.
IIart (de + le devient "du" et de + les devient "des")quantité nicelik bildirir◊manger de la viande / du poisson / des œufs — et yemek
◊Je ne bois pas d'alcool. — Alkollü içki içmem.
art ("de" devient "d'" devant une voyelle ou un "h" muet)pluriel de "un" sıfat önünde "un" veya "une" çoğulu -
6 beau
I(beau devient "bel" devant les n. masc. au singulier commençant par une voyelle ou un "h" muet) (pl beaux,),II1 il fait beau hava güzel2 avoir beau faire qqch boşuna uğraşmak◊J'ai beau lui dire, il s'en moque. — İstediğim kadar söyleyeyim, umursamıyor.
n mgüzellik [ɟyzel'lic]
См. также в других словарях:
o kadar — 1) çok fazla Oyunları o kadar güzel olurmuş ki bunlar millî bir edebiyat eseri sayılırmış. A. Ş. Hisar 2) kâfi, yeter … Çağatay Osmanlı Sözlük
mehveş — (F.) [ شﻮﻬﻡ ] 1. ay gibi, ay kadar güzel. 2. güzel yüzlü … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
pırıltılı — sf. 1) Pırıltısı olan, parlak 2) mec. Süslü, özentili Ne kadar güzel, ne kadar pırıltılı seyahat mektupları yazmıştı Avrupa dan. Y. Z. Ortaç … Çağatay Osmanlı Sözlük
tendürüst — sf., esk., Far. ten + durust Dinç, sağlam Er ve subay o kadar güzel giyinmiş, o kadar tendürüst idi ki parmağımız ağzımızda kaldı. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
ıska geçilmek — gözden kaçırılmak, atlanmak, değeri ve önemi anlanmamak Bu kadar güzel, bu kadar büyük bir şehir nasıl ıska geçilir diye içerliyordum. B. R. Eyuboğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
BÂTIN-I KALB — Kalbin içi. Kalbdeki hisler.(Dünyayı ve ondaki mahlûkatı mâna yı harfiyle sev. Mâna yı ismiyle sevme. Ne kadar güzel yapılmış de. Ne kadar güzeldir deme. Ve kalbin bâtınına, başka muhabbetlerin girmesine meydan verme. Çünki: Bâtın ı kalb, âyine i … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
edebiyatsever — sf., Ar. edebiyyāt + T. sever Edebiyata tutkun Kalemini de neşter kadar güzel kullandığını sanan, edebiyatsever bir doktordu. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
halletmek — i, der, Ar. ḥall + T. etmek 1) Güç görünen bir olay veya duruma çözüm yolu bulmak 2) Yoluna koymak, olumlu sonuca bağlamak Bakınız, tesadüf bunu ne kadar güzel düşünüp halletti. M. Ş. Esendal 3) Bir cismi bir sıvı içinde eritmek 4) mat. Çözmek 5) … Çağatay Osmanlı Sözlük
kifayetsiz — sf. Yetersiz Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel / Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu / Bu derde düşmeden önce. O. V. Kanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
kuş bakışı — is. 1) Yüksek bir yerden aşağıya doğru, bütün genişliği içine alacak biçimde bakış İstanbul un kuş bakışı ile bu kadar güzel olduğunu bilmiyordum. P. Safa 2) zf., mec. Genel olarak Zaman içinde bir an geri dönelim ve geçmiş yüzyıllara şöyle kuş… … Çağatay Osmanlı Sözlük
mustatil — is., esk., Ar. mustaṭīl Dikdörtgen O siyah ağaç gövdesi, o mustatilin içine ne kadar güzel oturmuş. O. V. Kanık … Çağatay Osmanlı Sözlük